Dün gece Marmara Denizi merkezli deprem ile yine sallandık.
Bu sallantı 2 günde unuttuğumuz deprem gerçeğini yine aklımıza getirdi. Yaşadığımız coğrafya ve akıllanamayan şehirler sebebiyle deprem hep gündemimizde olacak. Ve bu korkular hep tekrar edecek…
Akıllı şehirlerde kentsel dayanıklılık hassas noktalardan bir tanesidir.
Kentsel dayanıklılık; bir şehirde yaşayan halkın, işletmelerin, kurumların, canlıların karşılaştıkları krizler ve afetler karşısında hayatta kalma, uyum sağlama ve gelişme kapasitesi olarak tanımlanır.
Bu yaklaşımdaki kentsel yönetim, afet kurtarma planlarını hazırlar, sürdürülebilirlik konularını araştırır, kaynaklara ve refaha odaklanarak arazi kullanım planlamasını ve altyapısını en verimli şekilde kullanır. Ekonomi, yönetim, toplum ve çevre politikalarıyla oluşturulan çalışmalarda Merkezi yönetimle iş birliği yapar.
Böylece şehirlerin dayanıklılık getirilerinden yararlanmaları artar. Afet durumlarında ise halk, yapı, doğal çevre ve ekonomi üzerindeki şoklar ve stresler azalır.
Dünya sürekli değişiyor. Buna bağlı olarak gelişen teknoloji ve veri işleme araçları; yaşanılan şehirleri, yaşam biçimlerini ve vizyon sahibi yönetimleri de değiştiriyor. Şehir dayanıklılığını adil bir şekilde planlamak için insanlar ve sistemler arasındaki dengeyi en iyi şekilde sağlayan akıllı şehirler modeli dünyanın bu vizyona sahip yönetimlerince uygulanıyor.
Bu çerçevedeki akıllı şehirler, riskleri azaltmak için afet öncesinde, sırasında ve sonrasında bir şehrin veya bölgenin algılama yeteneğini sürdürebilen son teknolojik sensörleri ve fiber optik ağları kullanıyor. Afet esnasında ya da sonrasında tüm sensörleri birbirine bağlayan kablolu ve kablosuz iletişim platformlarını kuruyor. Bu platformları, çöken iletişim ağlarına alternatif olarak insanlarının kullanımına açıyor.
Coğrafi ve demografik yapıları, riskleri, avantaj ve dezavantajları birbirlerinden farklı şehirlerin de artık kendilerine özgü akıllı sistemleri oluşuyor. İnsan faktörleri ve kurumsal yönlerin temel olarak dahil edildiği ve son teknolojilerin kullanıldığı sistemler; sorunların çözüldüğü yerel yönetim anlayışını da beraberinde getiriyor. Her şeyi devletten beklemeyen, Merkezi idarenin bürokratik yavaşlığına muhtaç olmayan çevik yerel yönetişimler; kurdukları sistemlerle dünyaya örnek oluyor.
Bu değerlendirmeler ışığında; 17 Ağustos ve 6 Şubat depremlerinde insanlarımızın öldüğü şehirlerimizin yıkıldığı, sosyolojik etkilerini uzun yıllar sonra daha farklı şekillerde hissedeceğimiz acılar yaşadık. Önce halk sonra yöneticiler bu felaketten ders çıkarmalıdırlar. Yöneticiler yaşadığımız bu felaketin yaralarını, akıllı ve dayanıklı şehirler inşa ederek sarmalıdırlar. Yalnızca deprem yaşanan şehirlerde değil tüm ülkede akıllı şehirleşme ve bağlı olarak dayanıklı şehirleşme zihniyeti inşa edilmelidir.
SERDAR ASLAN
Kentbilimci / Akıllı Şehirler ve Sürdürülebilir Şehirler Uzmanı