2 Haziran 2024 (Dün) yayımlanan Resmi Gazete ’de; büyükşehir belediyelerinde “Akıllı Şehir Dairesi Başkanlığı” diğer il ve ilçe belediyelerinde ise “Akıllı Şehir Müdürlüğü” kurulmasını sağlayan yönetmelik değişikliği duyuruldu. Hayırlı olsun.
Uzun yıllardır akıllı şehirlerin; mühendislik projeleri olmaktan öte bir yaşam ve yönetim biçimi olduğunu savunan biri olarak, kararı geç kalınmış ama olumlu bir adım olarak görüyorum.
Yerel ve bölgesel politikacı kimliğim ve çalışmalarımdan tecrübe ettiğim olaylara bakarak değerlendirdiğimde ise tedirginliklerim de yok değil. Hele hele yerel seçimleri yeni tamamlamış, görevlendirilmelerin devam ettiği belediyelerden makam kapmayı bekleyen pek çok partizan siyasetçi varken.
Akıllı şehirler; gerçek verilerin işlenerek politika ve projelerin uygulandığı, döngüsel ekonomilerin ve sürdürülebilirliğin sağlandığı, iyi yaşam üzerine kurulu büyük sistemlerdir. Sistemdeki tüm ögelerin birbirleriyle koordine olması ve ilişkilerinin uyumlu bir şekilde yönetilmesi gerektiği düşünüldüğünde; yöneticilerin bilgi-donanım ve vizyonlarının önemi daha iyi anlaşılır. Bu kararla; belediye kadrolarına eklenecek akıllı şehirler daire başkanlık ve müdürlük birimlerine atanacak kişiler, şehir ve kentlerin yaşamlarını iyileştirecek, geleceği şekillendirecek. O yüzden buralara ‘’bizim partiden falan kişi’’ ‘’başganın yakını’’ ‘’yandaş’’ gibi anlayışların gelmemesi gerekir.
Belediyeler partili siyasilerin yönettiği kurumlar olması sebebiyle, birimlere yerleşenler de genelde bu siyasilere yakın olanlar ya da her şeye imza atanlar oluyor. Doğruyu söyleyenlerin, düzen bozucu olduğu düşünülerek tecrübeli olsalar dahi görev alamıyor. Fikirleri dahi sorulmuyor. İstisnalar hariç genel olarak durum bu.
Tabii yaşanan sıkıntılar yalnızca ahbap-çavuş ilişkisinden ibaret olmuyor. Kurumların birbirleriyle ilişki kurmaması, veri alışverişinde bulunmaması da başka bir sorun. Bu sorun kurumlar arasında kalmayıp aynı kurum içerisinde birimler arasında da yaşanıyor. Hatta seçilmiş meclis üyesi ile atanmış müdür arasında bile çekişmeler olduğu ‘’ bırakında işimizi yapalım ‘’ sözüyle örülen duvarlarla diyalogların bile kurulamadığını kimse inkar edemez. Bu durumlar aynı partili yerel yönetimlerde bile yaşanırken; farklı partili merkezi yönetim (bakanlık, ilgili birimler vs.) ile yerel yönetim arasındaki ilişkilerin, iş birliğinin, yönetmeliğin ve yaptırımların da ulusal ve yerel planlar dahilinde bu riske göre düzenlenmesi gerekir.
Bir başka sorun da verilerin toplanmasıdır. Doğru ve gerçek verilere belli bir periyodda ulaşmak, yönetimi güçlendirir ve doğru kararlar alınmasını sağlar. Veri yoksa doğru karar da yoktur. Bir veri politikası geliştirilerek sadece IOT yani sensörlerden gelen verilerin yanında çeşitli iç ve dış verilerin de toplanması gerekir. Sınırlı ve milliyetçi verilerin ne birimlere ne kurumlara ne de millete faydası yoktur. Veriler; KVKK dahilinde şeffaf olmalıdır.
Bir başka konu da toplanan verilerin nerede toplanacağı ve kimler tarafından işleneceği konusudur. Öncelikle verilerin toplandığı, işlendiği, iletildiği yerel ve merkezi veri yönetimi merkezlerinin kurulması da gerekir. Yalnızca bilgi işlemcilerin işlediği veri çıktıları; yönetmeye, politika ve proje üretmeye yeterli olmaz. Bu yüzden veri merkezlerinde; analistler, yazılımcılar, projeciler, sosyologlar, sivil toplumcular, politikacılar, mimarlar vs. gibi istihdam çeşitliliğin de sağlanması gerekir. Teknoloji , yazılım ve yapay zeka uygulamalarının kullanılması ve asla göz ardı edilmemeleri gerekir.
Yukarıda bahsettiğim tüm hususlar sahaya göre coğrafi ve siyasi farklılıklar gösterir. Bu sebeple her şehir ve kente yerel bir check-up yaparak, durum tespiti ve ihtiyaçlar ve yapılacaklar raporu merkezi yönetimle paylaşarak adımlar atılmalıdır. Bir ülke politikası da geliştirilmelidir. Ulusal çapta oluşturulacak politika ve altyapı çalışmaları yerelin işini daha da kolaylaştıracaktır.
Tabii tüm bunları ve daha fazlasını makro ve mikro çerçeveden değerlendirecek; vizyoner bürokratlara, belediye başkanlarına ve yöneticilere de ihtiyaç olduğu unutulmamalıdır.
Bugün; içerisinde dijital-yeşil-sürdürülebilirlik sözlerinin geçtiği hedeflerin küresel oyun olduğu çığırtkanlığı yapan, geçmişte matbaaya karşı çıkan yobazlar gibi yobazlar hala var. Bu yobazların videoları sosyal medyada dolaşıyor ve toplumu yanlış yönlendiriyor. Önlemler alınarak tüm yenilikler kullanılır ve çağın gerisinde kalınmaz. Çağın gerisinde kalmak bu ülkeye zarar verir. Geçmişte çok örneğini gördük. Bunları söylerken amacımız gelecek nesillerin bizden daha iyi yaşamaları içindir. Dünya akıllı şehirlerle ilgili çalışmalarına çoktan başladı. Bununla ilgili yarışta bizler geç kalsak da hala atak yapmak için fırsatımız var.
Yobazlık, demagoji siyaseti ve partizanlık felaket getirir. Unutulmamalıdır ki; Antik Yunan’ı güzel sözleriyle 300 yıl yöneten demagoglar, yönettikleri medeniyeti batıranlardı.
Ne diyor bir düşünür ‘’ aklı ve gerçekleri kullanan bir insan mükemmele erişir… ‘’
Akıllı Şehirler ve Sürdürülebilir Şehirler Uzmanı
Not: Yazdıklarım hakkında daha detaylı bilgi almak isteyene kapımız açıktır. İsteyen de Akıllı Şehirler Akıllı Yönetimler Akıllı Hayatlar adlı kitabımı okuyabilir.
#AKILLIŞEHİRLER #SMARTCITY #SMARTCITIES #AKILLIŞEHİRLERDAİREBAŞKANLIĞI #AKILLIŞEHİRLERMÜDÜRLÜĞÜ #ÇEVREVEŞEHİRCİLİKBAKANLIĞI #CityLab #SerdarAslan